Tunç Çağında ise bölgenin Troia kültürünün etki alanı içinde bulunduğu bilinmektedir.[2] Bu döneme ait en önemli tarih öncesi buluntu yerleri Balıkesir çevresindeki Yortan ve Ovabayındır mezarlıklarıdır.[3]
Kentin bilinen ilk sakinleri “Mizi" ya da “Misi" ismiyle anılan Misyalılardır. Bölgeye isimlerini veren Misyalılar, Frigler’le aynı kökten olup beyaz ırkın önemli bir kısmını teşkil eden Aryan kısmının Pelaj şubesine mensupturlar. Pelajlar’ın tarımda oldukça ileri oldukları bilinmektedir.[4] Bağımsız bir devlet kuramayan Misyalılar, süreç içerisinde sırasıyla Hitit, Frig, Pers, Büyük İskender ve Bergama Krallığı egemenliği altında yaşamışlardır.
Bölge Hitit İmparatorluğu döneminde ise Assua olarak adlandırılmıştır. Büyük olasılıkla M.Ö. 1200 yıllarında ortaya çıkan ve Troia’nın yıkılması ile başlayan deniz kavimleri göçüyle bölgeye Thrak boyları yerleşmiştir.[5] Demir çağı olarak bilinen bu dönemin ortalarında egemenlik Lidya Devleti’nin elinde bulunmaktaydı. Aynı dönem içinde ise kıyı bölgeler Grekler tarafından kolonize edilmişti.[6] M.Ö. IV. yüzyıldan itibaren bölge Pers istilasına uğramıştır. Bu dönemde Misyalılar sık sık ağır vergiler nedeniyle isyan etmişlerdir. Pers hükümdarı III. Darius tarafından Pergamon ( Bergama) Satraplığına bağlanan bölge, M.Ö. 334 yılından sonra ise Büyük İskender’in yani Makedonya Krallığı’nın egemenliği altına girmiştir.
Bu dönemde Balıkesir ili ve çevresi “Mysia" olarak anılmaya başlanmıştır.[7] Balıkesir, Anadolu’nun “Küçük Asya" tabir edilen batı bölgesinin, Misya olarak adlandırılan bu kısmında yer almaktadır. Başlıca yerleşim yerleri ise, Sizik (Belkız), Lampeseak (Lâpseki), Pekot (Pergos), Miyopolis (Mihaliç), Artema (Gönen), Jaleya ( Sarıköy), Artas (Erdek) ve Panarmos (Bandırma) dur.
Büyük İskender’in ölümü üzerine Bergama Krallığı egemenliği altında kalan bölge daha sonra Roma İmparatorluğu’nun Anadolu’daki ilk eyaleti olan Asia Minör’e (Küçük Asya) bağlanmıştır. Balıkesir bu dönemde kent kimliği kazanmıştır. İmparator Hadrianus’un (M.Ö. 117–138) Apias Pediun’da (Balıkesir ovası) geçirdiği başarılı bir ayı avı sonrası, bu av anısına bir kent kurulmasını emretmiştir. Kurulan kente, İmparatorun ismine atfen Hdrianoutheria (Balıkesir) adı konmuştur.[8] Kent kuruluşu sonrası kısa sürede sikke darbı gerçekleştirilmiştir.[9]
M.S. 395’de Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasıyla kentin idaresi Doğu Roma yani Bizans’a geçmiş olup, bu dönemde kent piskoposluk merkezi haline gelmiştir.
Fethedilmesi H.z. Muhammed (s.a.v) tarafından müjdelenen başkent Konstantiniye’yi (İstanbul) almak için yola çıkan Halife Muaviye döneminde bölge ilk kez İslamiyet ile tanışmış; M.S 670–678 arası Arap yönetiminde kaldıysa da Bizans, şehri yeniden kontrolü altına almıştır.
1071 Malazgirt Savaşı ile birlikte Büyük Selçuklu Devleti tarafından Anadolu kapıları ilk kez Türkler’e açılmıştır. Hükümdar Melikşah, Kutalmış oğlu Süleyman Bey’e Anadolu Sultanı unvanını vermiştir (1077). İznik’i kendisine merkez seçen Süleyman Bey döneminde Sizik ve Aydıncık’a kadar ilerlenmişse de 1099’da Haçlı seferi sonucunda Selçuklular batı Anadolu’dan çekilmek zorunda kalmışlardır. Bizans, tekrar bölgeye egemen olmuş, buradaki Türker’e karşı toplu kıyım harekâtına başlamıştır.
Arkası kesilmeyen Türkmen akınları ve özellikle 1243 Kösedağ savaşı sonrasında oluşan Moğol baskısıyla Batı Anadolu, tekrar Türk egemenliğine girmiş; Selçuklu Devleti ise zayıflayarak otoritesini yitirmeye başlamıştır. Bu esnada Balıkesir ve çevresine beraberindeki büyük bir Türkmen grubu ile gelen Karesi (Kara İsa) Bey bağımsızlığını ilan ederek Karesi Beyliği’ni kurmuştur(1296). Karesi Bey, Anadolu Selçuklu Devleti’nin nüfuzlu komutanlarından olup, bölge bu tarihten sonra onun ismiyle anılmaya başlanmıştır.[10]
Karesi Bey döneminde yapılanlar bununla da sınırlı kalmamıştır. Dobruca’da bulunan Sarı Saltuk’un ölümü üzerine baskılara dayanamayan büyük bir Türkmen grup, Ece Halil Bey önderliğinde kente gelip iskânları sağlanmak suretiyle, Türk egemenliği sağlamlaştırılmıştır.[11] Ayrıca güçlü bir donanma hazırlanarak zaman zaman diğer beyliklerle birlikte Rumeli’ye seferler düzenlenmiştir.[12]
Karesi Bey’in vefatından sonra beyliğin başına Aclan Bey geçmiştir. Bu dönemde Karesi Beyliği’nin deniz kuvveti, Osmanlı Beyliği donanmasından daha güçlü durumdaydı. Aclan Bey zamanında Osmanlı Beyliği ile iyi ilişkiler kurulmuştur. Hatta oğul Dursun Bey, eğitim için Bursa’ya Orhan Gazi’nin yanına gönderilmiştir.[13] Aclan Bey’den sonra beyliğin başına en büyük oğlu Demirhan Bey geçmiştir. Balıkesir’de bulunan Demirhan Bey hükümdarlığı döneminde halka karşı zulüm derecesine varan kötü davranışlar sergilemiştir.
Bu dönemde kente gelen Seyyah İbn-i Batuta, Demirhan Bey’in kimseye faydası olmayan biri olduğunu söylemiştir. Batuta, seyahatnamesinde kenti; kalabalık nüfuslu, geniş yolları olan, renkli ve güzel çarşılı bir şehir olarak betimlemiştir.[14] Ayrıca burada bir cami bulunmadığından ve halkın Cuma namazlarını açık alanda namazgâhta kıldığından bahsetmiştir.
Demirhan Bey’den şikâyetçi olan halk ve beyliğin ileri gelenleri, Bursa’daki Dursun Bey’i kente davet etmişlerdir.1345 yılında Orhan Gazi ile şehre gelen Dursun Bey, geleceğini haber alıp Bergama Kalesi’ne sığınan ağabeyi Demirhan tarafından öldürülmüştür. Bu duruma çok üzülen Orhan Gazi, halkın ileri gelenlerinin isteği üzerine Karesi Beyliği topraklarının büyük kısmını Osmanlı’ya katmıştır.[15] Karesi Beyliği bir süre daha Kazdağları Bölgesi’nde 1.Sultan Murat dönemine kadar devam etmiştir. Orhan Gazi, Karesi’yi merkeze bağlı sancak haline getirip oğlu Şehzade Süleyman’ı buraya Sancakbeyi olarak tayin etmiştir.
Kuruluş aşamasındaki Osmanlı Devleti, Karesi Beyliği’nin askeri varlığının yanı sıra, özellikle tecrübeli donanmasıyla gücüne güç katmıştır. Ayrıca; Evrenos, Hacı İlbey, Ece Halil ve Gazi Fazıl Beyler’le değerli komutanlar da kazanmışlardır. Tüm bu gelişmeler sonucu Rumeli’de Çimpe Kalesi, Tekirdağ, Çorlu ve Gelibolu tarafları alınmıştır. Ele geçirilen bu yerlerde emniyeti tesis edip, bölgenin Tükleşmesini ve İslamlaşmasını sağlamak için, genellikle Karesi’den gönderilen Türkler; Serez, Selanik, Drama, Kavala gibi çeşitli yerlere yerleştirilmişlerdir.
“Evlad-ı Fatihan" (Fatihlerin Çocukları-Nesli) adıyla anılan bu Türk nüfus -en azından hayatta kalanları- bu toprakların elden çıkması ve Yunanistan ile yapılan mübadeleye (nüfus değişimi) kadar bölgede kalmışlardır.[16]
1402 yılındaki Ankara Savaşı sonrası Timur’un Anadolu’dan çekilmesi ve Çelebi Mehmed’in hükümdar oluşuna kadar, yaşanan taht kavgaları ve Fetret Devri ülkeyi zor durumda bırakmıştır. Yükselme devrinde tekrar huzura kavuşan Karesi Beyliği güçlü donanmasıyla, fethedilmesi Hz. Muhammed (sav) tarafından müjdelenen İstanbul’un 1453’te alınmasında önemli rol üstlenmiştir.
16. yüzyılın başlarında ortaya çıkan kıtlık ve ekonomik buhran, Anadolu genelinde olduğu gibi Karesi’de de etkili olmuştur. 1453-1504 arası yaşanan kıtlığın yanı sıra, büyük bir veba salgını sebebiyle büyük miktar nüfusun kırıldığı bilinmektedir. 1525 tarihinde vuku bulan çekirge istilalısı, bozulan ekonomi ve tüm bu dönemin sonucu olarak ortaya çıkan Celali İsyanları Anadolu ve Karesi genelinde sosyo-ekonomik yapıyı derinden sarsmıştır[17]. IV. Murat döneminde baş gösteren Cennet-oğlu isyanı sonrasında, İlyas Paşa, Kanlı-oğlu Halil Ağa ve Celali isyanları yıllarca Balıkesir ve çevresinde etkili olmuştur.
Beylik topraklarının Orhan Gazi tarafından ilhak edilip, oğul Şehzade Süleyman’ı kente şehzade olarak göndermesinden 1816’ya kadar geçen süreçte Karesi, Anadolu Eyaleti’ne bağlı sancak olarak kalmıştır. Anadolu Eyaleti’nin merkezi Kütahya olup, eyalet bu dönemde Hüdavendigar (Bursa), Saruhan (Manisa), Menteşe (Aydın), Ankara, Karahisar-ı Sahip (Afyon), Çankırı, Hamid (Isparta), Kastamonu, Bolu, Eskişehir ve Karesi sancaklarından oluşmakta idi.
1816’ya kadar Anadolu Eyaletine bağlı olan Karesi sancağı, 1841’de idari bakımdan Hüdavendigar Eyaleti’ne bağlamıştır. Hüdavendigar Eyaleti bu dönemde, Karesi de dâhil olmak üzere sekiz livadan oluşmaktaydı.
1841-1864 yılları arası yıllarda yapılan düzenlemeyle Karesi livası, müstakil eyalet olan Hüdavendigar’ın sekiz livasından biri olmuştur.1864 yılına kadar mutasarrıflıkla idare edilen şehir, doğrudan merkeze yani Hüdavendigar’a bağlı idi.
1845 yılında kısa bir süre için Hüdavendigar’dan ayrılan Karesi, Aydın’dan ayrılan Manisa ile merkez Manisa olmak üzere birleşip, ayrı bir vilayet olmuşsa da bu durum kısa sürmüştür. Daha sonra Karesi tekrar Hüdavendigar’a; Manisa da Aydın’a bağlanmıştır.[18]
1864 yılında çıkarılan ‘Teşkil-i Vilayet’ yasası ile eyaletler kaldırılıp “vilayet" sistemine geçilmiştir. Balıkesir bu dönemde sancak olarak Hüdavendigar vilayetine bağlanmıştır. Sonraki, 1881-1888 yılları arası dönemde yeni bir düzenlemeyle Hüdavendigar Vilayeti’nden ayrılan Karesi bu kez kendi başına vilayet olup bir Vali tarafından idare edilmeye başlanmıştır. Sekiz yıl kadar vilayet olan Karesi; 1808–1909 yılları arası Hüdavendigar’a bağlı sancak, 1909–1922 arası ise müstakil liva haline getirilmiştir.[19]
Osmanlı Devleti’nin son döneminde Balıkesir’de önemli olaylar meydana gelmiştir. Bunlardan birincisi Ahmet Vefik Paşa döneminde kentte göçebe halde çadırlarda yaşayan aşiretlerin iskana (yerleşim) tabi tutulması,[20] diğeri ise“93 Harbi" olarak bilinen 1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı Rus Savaşıdır. Tüm Anadolu’dan olduğu gibi Karesi’den de çok sayıda kimse askere alınmış, bunlardan birçoğu da şehit düşmüştür. Osmanlı Devleti savaşın yükünü kaldırabilmek için ağır vergiler koymuştur. Kaybedilen topraklardan ve zulümden kaçan binlerce Türk ise Karesi’ye gelerek yerleşmiştir.
Yüzyılın sonlarında, 28 Ocak 1898 günü gerçekleşen deprem oldukça şiddetli olmuş; hatta Çanakkale, Bursa ve İzmir’den de hissedilmiştir. Önce iki kez hafif şiddette meydana gelen depremler, halkın teyakkuzda (hazırlıklı) olmasını sağlayarak can kaybının artmasını önlemiştir. Fakat maddi kayıp çok daha büyük olmuştur.[21]
1914-1918 arası cereyan eden 1. Dünya Savaşı’na giren Osmanlı Devleti savaştan yenik çıkmış, İtilaf Devletleri ise bu durumu fırsat bilerek işgallere başlamışlardır. Düşman, İzmir’in işgalinin ardından Ayvalık’tan başlamak üzere, Balıkesir’e kadar ilerlemiştir. Tüm bu gelişmeler sonucu Balıkesir ’de bugün Kuva-yı Milliye Müzesi’nde yer alan okuma salonu ve Alaca Mescid’de toplantılar düzenlenerek Milli Mücadele’nin ilk kıvılcımı burada çakılmıştır. Mustafa Kemal önderliğinde Yunan işgali durdurulmuş ve şehir 6 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtulmuştur.
Cumhuriyet’in ilanı sonrası 1926 ’da Meclis tarafından alınan, “hanedanlara ait vilayet isimlerinin kaldırılması" kararı gereğince Karesi ismi değiştirilerek, yerine “Balıkesir" kullanılmaya başlanmıştır. Günümüze kadar il olarak gelen şehir, yaşanan tüm zorluklara rağmen, Osmanlı Devleti zamanında özellikle batı Anadolu’nun iskanında, İstanbul’un alınmasında; Kuvayı Milliye’nin kuruluşu ve Kurtuluş Savaşı’nda büyük önem taşıyıp; günümüzde ticaret ve ekonomisi ile Türkiye Cumhuriyeti için önde gelen şehirlerden biri olmayı sürdürmektedir.
[1] Sevin, Veli, Anadolu Arkeolojisi, İstanbul, 2003, s.102.
[2] Aktüre, Sevgi, Anadolu Bronz Çağı Kentleri, İstanbul, 1994, s.111.
[3] Sevin, Veli, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası 1 , Ankara, 1999, s.119.
[4] Uzunçarşılı, İ. Hakkı, Karesi Vilayeti Tarihçesi (2. Baskı), (Yayına Hazırlayan: Abdülmecit Mutaf), Zağnos Eğitim ve Kültür Vakfı Yayın No: 7, Balıkesir, 2000, s.5.
[5] Akurgal, Ekrem, Anadolu Uygarlıkları, İstanbul, 2000, s.202.
[6] Williams, Frederic, Ege Medeniyetleri Tarihi, (Çev. M. Kalaycıoğlu), İstanbul, 1993, s.48–49.
[7] Sevin, Veli, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası 1, Ankara, 1999, s.44–45.
[8] Sevin, Veli, Anadolu Arkeolojisi, İstanbul, 2003, s.50.
[9] Tunay, Ahmet Semih, Genel Nümizmatik Sözlüğü, İstanbul, 2001, s.39.
[10] Karesi Salnamesi, Hicri 1305, s.65
[11]Akkuş, Tacettin, Tanzimat Başlarında Balıkesir Kazası (1840-1845), Zağnos Eğitim ve Kültür Vakfı Yayın No: 8, Balıkesir, 2001, s.6
[12] Uzunçarşılı, İ.Hakkı, Karesi Vilayeti Tarihçesi (2. Baskı), s.72–73.
[13]Mutaf, Abdülmecit, Salnamelerde Karesi Sancağı, Balıkesir, 1997, s.4
[14] İbn Batuta; İbn Batuta Seyahatnamesi’nden Seçmeler, Hazırlayan: İ. Parmaksızoğlu, İstanbul, 1971, s.41–42.
[15] Uzunçarşılı, İ. Hakkı, Anadolu Beylikleri, Cilt II, Ankara, 1984, s.96 vd.
[16] Mutaf, Abdülmecit, Salnameler’e Göre Karesi (1847-1922), Balıkesir Zağnos Kültür ve Eğitim Vakfı Yayın No:9, Balıkesir, 2003, s.7-8
[17]Ülker, Necmi, “Osmanlı Döneminde Balıkesir Tarihi ve Nüfus Hareketleri, Bitekkent Balıkesir, YKY, İsatanbul, 2003, s. 75
[18]Mutaf, Abdülmecit, Salnameler’e Göre Karesi (1847-1922), , s.125
[19] Uzunçarşılı, İ. Hakkı, Anadolu Beylikleri, s.125-126 vd.
[20]Akpınarlı, Kerim Kâni, Balıkesir Şehir ve Belediye Tarihi, Balıkesir Belediyesi Kent Arşivi Yayınları No:1, Balıkesir, 2009, s.140
[21]Yazıcı, Nesimi, Ocak 1898 Depremi ve Sonrası, Ankara, 2003, s. 73